23 Şubat 2011 Çarşamba

***

askerin yanına hedef tahtası koydurtup gösteri atışı yapan yüzbaşının mektubu.

"2006 yılı Temmuz 15’inde Seslice’ye katıldım (belki bilmeyenler vardır diye söylüyorum KKK’nın 521 garnizonu arasındaki sıralamada en sonuncu yer). 15 Ağustos 2006 saat 23.00 sularında yani katılışımdan tam 1 ay sonra taburumuzun bir bölüğü tabura tam 700 m. mesafede (evet yanlış duymadınız 700 m. mesafede ama Gabar’ın arazisine göre 7km gibi düşünün) saldırıya uğradı ve yaşanan can pazarı sonrası 2 şehit ve 5 yaralı verdi. Ben ve tüm tabur personeli o sırada yaşananları hem gördük hem de telsizden dinledik.

Tüm mühimmatı biten ve doktor ihtiyacı olan O bölüğe yardıma gitmek için benim komuta ettiğim tamamı rütbelilerden oluşan gönüllü bir unsur teşkil ettik ve çatışma yaşanırken taburdan çıkış yaparak bölüğe ulaşmayı ve müteakiben güvenli bir koridor tesis ederek bölüğü kötü sıkıştığı yerden tabura bir an önce çekmeyi planladık. Çünkü gece kobraların termalinin olmadığını ve kobraların gelme süresi olan 1 saat kadar sürede teröristlerin ikinci sorti saldırısını bekliyorduk. Bu nedenle amacımız bir an önce bölüğü tabura çekmekti. Zayiat daha da artabilirdi. Benim ısrarla bölüğü çekmeye çalışmama rağmen şehit veren Tk.K. şehitlerin el bombaları ile şehit olduklarını ve parçalandıklarını, parçalarını toplayamayacağını ve asla şehitlerini terk edemeyeceğini telsizlerden bağırıyordu.

Bu nedenle tabura çekilme yerine bölüğün yakın emniyetini alarak sabaha kadar yani kobraların gelmesine kadar bekledik. Sabah saat 4.00 gibi bölüğe ilk ben ulaştım ve şehitlerin durumu ile gördüğüm manzarayı ancak oraları yaşayanlar bilir.

Bu üzücü olaydan sonra taburun moralinde her şehit veren ve ölüm kokusu sinen birlikte az çok yaşanan büyük bir düşüş yaşandı. En önemlisi er/erbaşta başta tb.k., s3, ben ve diğer bl.k.ları ile çoğu tk.k.larının da yeni tayin olmaları ve henüz birliği tam tanımamaları bu moral bozukluğunu arttırdı. Er/erbaş ile rütbeli arasında yaşanan bu güven bunalımında, başta atışta ve eğitimde mevcut yanlış uygulamalar ve eksiklikler ile ilgili tug.k. ile ciddi bir değerlendirme yaptık. Bu süreçte malum serde öz.kuv.culuk olunca gözler ve beklentiler bize döndü. Bizde bu görevi “ Evellallah” dedik ve sahiplendik. Çünkü o Mehmetçikle iki yıl o dağlar da biz gezecektik. Ancak bu morale bu gezmelerin sonuçları çok kötü olabilirdi. Tecrübe edenler bilir.

Sonuçta benim ve bölüğüm öncüğünde ve bir eğitim seferberliği başlattık. Başta er/erbaş ayırmadan kendi bölük personelim sonra diğer bölüklerin lider personeli ve hatta tugayımızın lider personelini içeren 24 saat esaslı ve sıkı bir eğitim seferberliği başlattık. Sonuçlar gerçekten çok olumlu oldu. Beklediğimden bile fazla şekilde Kahraman Mehmetçik bu süreci sahiplendi ve beni şaşırtacak derecede (askerle ilk güneydoğu tecrübemdi) iyi olduğunu gösterdi. Bazıları için “yanlış” , “hatalı”, “aşırı riskli”, “aptalca”, “psikopatça”, “egosunu tatmin eder şekilde” olan bu Güven atışlarını da bu eğitim seferberliği sonucunda Asayiş K.Na yapmış olduğumuz gösterinin hemen akabinde bir nevi mezuniyet töreni olan teşekkür safhasında yaşanmıştır. Hemen arkamızda sizin göremediğiniz alanda benim tüm bölüğüm taburun tüm lider personeli yani yaklaşık 200 kişi vardır.

Bu ekipte benim özel olarak eğitimi ile uğraştığım ve gösteriyi icra eden 1. Kolumdur. Hedefin sağında malum görüntüler medyaya şerefsizlerce düşürülünce hemen çalıştığı yer olan KKK.dan benim yanıma koşan ve ağlayarak “Komutanım seninle ölüme bile gelirim” diyen Mustafa Uzmana diğeri ise şu an çalıştığı yer olan Gelibolu’dan bana ulaşan ve “Komutanım biz sana kefiliz. Emrinizi bekliyorum” diyen Levent Uzmana aittir. Diğerleri ise ana kuzusu geldikleri bu vahşi yerde aslan parçasına dönüşen Mehmetçiklerdir.

Bu atışın temel amacı ise başta hedef hattında duran sonra arkada seyreden askerlere 15 Ağustos saldırısından bu yana gelinen eğitim ve moral düzeyi ile rütbeli ile asker arasında kurulan güven derecesini göstermektir. Bu atıştan sonra da bu gösteri timi benim bulunduğum hedef bölgesine atışlar yapmışlar ve bir anlamda bu atışın tersi yaşanmıştır. Arka planda konuşmaları gelenler taburun gırgırcı rütbeli personelidir.

Ortam gergin değildir başarılı geçen denetleme ve eğitim gösterisi sonrası (Bunu herkes bilir) biraz mizahi bir ortamdır. Ben bu atışı bu birlikteki iki yıllık görev sürem boyunca ve sadece bir kez 16 Ekim 2006’da yaptım. Bu atış münferit olarak bakıldığında hatalı ve yanlış addedilebilir ancak bu anlattığım arka plan ışığında “belki biraz riskli” ancak askerin güvenini tekrar kazanmak ve müteakip can kayıplarını önleme adına bir o kadar da “gerekli” bir atıştır. Bu atıştaki muradım “ego tatmini” “şövalyelik” “artistlik “ değil (Çünkü biz bunları öz.kuv.da çok yaşadık ve aştık), bölüğümün bana “ölümüne teslim olması yani ruhunu teslim etmesidir.

“Ve sonrasında yaşanan iki yıllık safahatımda” “Bölüğüm bana ruhunu teslim etmiştir.” Gelelim askerin hedef tahtasına oturtulması meselesine. Ey Arkadaşlar biz zaten her operasyonda aldığımız kararlar ve verdiğimiz emirlerle askeri bir şekilde hedef tahtasına oturtmuyor muyuz? Cesaret bana göre iki türlüdür. İlki cahillikten kaynaklanan cesarettir ki buna sahip kimse kumar oynar ve telafisi mümkün olmayan hatalar yapabilir (El bombası eğitimi yapan genç ve tecrübesiz teğmenimiz buna iyi bir örnektir) İkincisi ise bilgiden kaynaklanan cesarettir ki buna sahip kimse telafisi mümkün riskler alır. İste bu atışta ben almış olduğum eğitime ve askerime olan inancıma dayanarak risk aldım ve riskli ancak bir o kadar da gerekli atışla onları kazandım. Birlik içinde kalması gereken görüntülerin nasıl medyaya sızdığına gelince o mesele de su an araştırılmakta. Benim bu görüntülerin çekildiğinden en basta haberim yoktu, atıştan sonra hedefe giderken kamerayı gördüm ve ilgili kişiden silmesini rica ettim. Keşke ilgili arkadaşa kibarca rica etmek yerine kamerayı orada kırsaydım. Bu olayda tek keşkem budur.

Hülasa, tüm bu kopartılan yaygaraya rağmen gönül rahatlığı ile diyebilirim ki yine aynı şartlarda bu riskli ancak bir o kadar da gerekli atışı askerimin gönlünü kazanmak için sadece bir defalığına yapardım.

Ekim 2007’de Bolu Komando’nun 13 şehit verdiği Makas Kayalıkları operasyonunda şehitler verildikten sonra o tabura üs bölgesinde komando unsurları olmasına rağmen bölüğüm ile ben gönüllü çıkış yaparak çekilmelerini himaye ettim ve sıhhiye malzemesi, batarya takviyesi yaptım. Yine dünya ve ahiret kardeşim inşallah şefaatini beklediğim biricik kardeşim Sinan’ın şehit olduğu operasyonda benim eski birliğim olan Sinan’ın taburunu ve JÖH’leri hedef bölgesine kadar kılavuzlayan benim o hani bazılarının “yetersiz” bazılarının ise “yeteneksiz” ve “amatör” gördüğü Mehmetçiklerimdi.

Bu çocukların emeğine 300 m. önümde şehit düşen devrem şahittir. Bu taburdaki iki yıllık safahatım boyunca taburumuzdan toplam 5 şehit ve 10 yaralı verdik. Yüce Allaha şükür ki ben bölüğümden tek bir askerimi tabutla memleketine veya helikopterle hastaneye göndermedim ve o kalbi ve beyni tırmalayan “acaba nerede hata yaptım?” sorusunu sormadım. Beni lütfen şehit ve yaralı veren ancak vicdanları müsterih olan değerli kardeşlerim yanlış anlamasın. Eğer vicdanları müsterihse ve “acaba nerede hata yaptım?” sorusunu sormuyorlarsa onlar da o zaman benim ruh halimdedir.

Bır kısım kardeşim de der ki “ulan bu atış hiç askerle yapılır mı, sen delirdin mi?” Yahu kardeşler ben o askerlere güvenerek operasyona çıktım. Adamların ellerine tüfek, yüzlerce, mermi, 4-5 el bombası, ve sırtlarına 30-40 kg. çanta ile tüm vatanın birlik ve bekasını yüklediğimiz bazılarına göre ana kuzusu ama bana göre aslan parçalarına biz neleri emanet etmiyoruz ki? İnanın ben o atışı sokaktan herhangi birilerine yapmadım, o personel de sokaktan herhangi birinin namlusu önüne geçmedi.

Sonuç olarak şu an ifademi verdim ve ciddi bir soruşturma içindeyim. Ancak sadece değerli kardeşlerimin moral vermesine ve içten dualarına âcizane muhtacım.

Hakkımda iyi düşünen veya düşünmeyen tüm kardeşlerime baki selamlar ve başarılar.

NOT: Hakkımda iyi düşünmeyen değerli kardeşlerim lütfen malum medyanın zorunlu askerlik sistemine ve ordu-millet arasındaki “tireye” olan saldırılarından etkilenip etkilenmediklerinden lütfen emin olsunlar.

Aciz Kardeşiniz Metin.."

Yüzbaşımın(ben yarbay) mektubunu büyük saygıyla okurken aceminin sonunda aldığım, sonunu okuyamadan teslim etmem gereken "Askerler ölmek içindir" isimli kitap geldi aklıma. Metin yüzbaşı gibi özel kuvvetler'den piyade taburuna değil de komando birliğine komutan olan bir yüzbaşının kendi kaleminden çıkan bir anı, düşünce, hikaye kitabıydı. aynı metin(her seferinde komutanım çekiyormuşum varsayılsın) gibi delikanlı, yürekli, akıllı bir adamın hikayesiydi, çok sevmiştim tavsiye ederim. şu yüzden tavsiye ederim, bir mynet yorumcusunun da dediği gibi götünüzü serip oturduğunuz sıcak yerden öyle bir coğrafyada öyle bir psikolojiyle öyle bir iklimde savaşmanın ne demek olduğunu kavrayamazsınız. kavrayamayız orada neyin doğru olup neyin yanlış olacağını.

yine bu kitapta kaynağı belirtilemeyen bir cümle vardı "kötü zamanlar geçtikten sonra tanrı unutulur, asker lanetlenir" diye.

kötü zamanlar daha yeni başlıyor. yıkılamayan ordunuzla, yürekli yüzbaşlarıyla gurur duyun.

22 Şubat 2011 Salı

peki şöyle

bilmiyorum chp ve mhp nin yasa tasarısı sunup oylarının tasarıyı geçirecek kadar olup olmadığını. diyelim ki öyle,

dokunulmazlık yasası değiştirilip sadece milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırılsa; başbakan, meclis başkanı bile olsa.

taraf savcılar, bu tüm erg. mevzusunun belirli kişiler tarafından hazırlandığını iddia edip, başbakanı ve ne bileyim 60 milletvekilini sayfalarca uzunlukta suçlardan tutuklu yargılasalar... davalar yıllar sürse, her yer şişirilmiş delillerle dolu. hani ilk cümle olursa bu da olur. çok kolaymış gibi geldi sadece o yüzden biraz kıllandım.

20 Şubat 2011 Pazar

papatya  resimleri

13 Şubat 2011 Pazar

yeni tanıştığım iki siteyi sunayım bari. isimli siteye bir şey yazamaz oldum çünkü en yeni cs fötöşop ta kesme işlemi yapamıyorum. evet bundan utandım başında ama sonra boku programa atmanın daha güzel olacağına karar verdim. thumblara uygun kesemediğimden de yazamıyorum.

radioparadice.com
güzel gıy gıy çalıyor, ses kaliteli, reklam yok, çığlık atan

noho

yeni tanıştığım iki siteyi sunayım bari. isimli siteye bir şey yazamaz oldum çünkü en yeni cs fötöşop ta kesme işlemi yapamıyorum. evet bundan utandım başında ama sonra boku programa atmanın daha güzel olacağına karar verdim. thumb'lara uygun kesemediğimden de yazamıyorum.

radioparadise.com
güzel gıy gıy çalıyor, ses kaliteli, reklam yok, çığlık atan solist yok.

yildiz.tv
behzat ç hastası bir abimizin tanıttığı site çok büyük bir ihtiyacı karşılıyor. 5-10 kanalın da olsa yayınlarının tümünü 10 günlük süreyle serverında tutuyor, istediğin saat aralığını girip izleyebiliyorsun. canlı da izleyebiliyorsun tabiy.

abimizin hatrına şu linkin 5 dakikasını izleyelim. behzatın hayali süper. tören kıyafetiyle noho

10 Şubat 2011 Perşembe

bir günüm * şafak

başlık yanıltıcı, şafak falan saymıyorum. ne zaman biteceğini de bilmiyorum. yazın sonu gibi. mehtap ısrarla sordu bir türlü sonunu getiremedim buradan yazayım. güvenlik talimatlarına uyayım.

Salı-Perşembe
  • x saatte uyanıp üzerime montumu giyip traş ve ağız sağlığı.
  • x+15'te arabaya binip motoru çalıştır.
  • nizamiyedeki çocuğa günaydın de içeri gir.
  • tabur kapısındaki çocuğa günaydın de içeri gir.
  • sivil montunu çıkar askeri montu giy.
  • içtima alanına çık.
  • içtima al, spor yap-yaptır.
  • gazinoya git kahvaltı et.
  • odaya giderken söyle çay gelsin.
  • çay iç.
  • montunu, içindeki pijama eşofman karışımını dolaba koy şekil safarileri giy.
  • heh bundan sonrası o güne bağlı. cenaze varsa cenaze(kıyafet değiş), eskort, firar takip, adli olay, mahkemeler, vapurlar falan.
  • arada y saatinde öğlen arası. sübay gazinosu, top musun kubi, baş selamı ara başlıklar.
  • sonra öğlen içtiması.
  • heh bundan sonrası da o güne bağlı. cenaze varsa cenaze, eskort, firar takip, adli olay, mahkemeler, vapurlar falan.
  • z saatte git safarileri çıkar, pijamanı giy, üzerine de sivil mont.
  • arabaya bin eve gel(bazen dışarda yemek ye öyle gel).
  • montunu çıkar tekli koltuğa koy(diğeri ısıtıcının koltuğu).
  • yemeksepetini aç dönerim cvtasya* dan döner söyle.
  • gelsin ye.
  • sonra da takıl işte. bazen yalnız takıl bazen yılmazla. takılıyken al eline bi şey yaz. trilyon sikik fikre yenilerini ekle. sonra bi film aç ya da paradice, uyuya kal.
  • sabah panikle kalk. kalktığın gibi montunu giy, toolete koş.
Pazartesi ve Cumalar içtima eşofmanla değil de herhangi bir askeri kıyafetle olduğundan safarimi evde giyiyorum hem bir değişiklik oluyor hem de pijamamla yapışmaktan korunmuş oluyorum.

hafta sonları da nöbet yoksa-ki ölüyor- kahvaltıyı dışarda et. dışarı dediğim küçükpark. al yeniçağ gir bi kafeye kahvaltı işte. sonra dön eve. bazen forum bornovaya git d&r'dan kitap dergi al.

7 Şubat 2011 Pazartesi

bu tarihte xperia play i duyuran sony nin te göt.

d

doğru çok aptalcaymış. bak ne güzel anlaşıyoruz.

6 Şubat 2011 Pazar

bak yiğidi öldür..


hıncal topoşu yıllar sonra tek doğru laf söylemiş. gündemi takip.

kasıklarım ve elektrik faturası

kasıklarım ve elektrik faturası
traş ettirecek birini arıyorum.


14 şubatta sinemalarda.

31 Ocak 2011 Pazartesi

elini ağzını suratını babana dokunuşunu gülüşünü göbeğini mutluluğunu sevgini..

gördüğüm en güzel baba kız vidyosu. gördüğüm en güzel kız da olabilir.


çayhana

30 Ocak 2011 Pazar

3dne bandım

bebeğimler yerimler pohpoh. allah akıl fikir versin. cümlemize. hep derim.

haricinde vefa lisesi var.

bir de anı anlatayım. emekli başçavuş cenazesindeyiz. giyinmişiz kuşanmışız. kapılara, tabutun önüne askerleri koydum dolaşıyorum. kapıdaki askerle konuşuyorum bir abla geldi yanımıza askere kimin cenazesiymiş diye sordu. çocuk da "başkomutanımızın" dedi. hııladı kadın gitti. amına koyim cenazede güldürmeyin diyorum inatla iş çeviriyolar.

27 Ocak 2011 Perşembe

ece eeepc'mdir. bunu bilmeyene xdir.

Güzel Şeyler Oluyor

Hizbut tahrir mi ne öyle bir örgütle ilişiği olduğu iddiasıyla(daha doğrusu ergenekon terör örgütü(!)ne bağlı olup bu örgütle de ilişiği bulunduğu) 2.5 yıldır silivri'de özgürlüğüne el konulan harp okulu birincisi hava pilot teğmen mehmet ali çelebi'nin cep telefonunda kayıtlı olan 139 örgüt üyesinin telefonlarının, teğmenin telefonuna emniyette emniyet görevlileri tarafından 1.5 dakikada yüklendiği ortaya çıktı. hani bildiğin adam telefonunu istanbul emniyet müdürlüğüne teslim ediyor. sonra orada birileri açıyor telefonu sıradan polis memurunun yapamayacağı işlemler sonrası 139 terör şüphelisinin telefon numarasını bu telefona kopyalıyor.

işte bu ortaya çıktı. emniyetten gelen açıklama: "yanlışlıkla oldu". yok ananın amı.

evet aklı yerinde olanlar böyle tepki verdi bu açıklamaya. ve istanbul emniyet müdürü derhal görevden alındı. yerine gelen yeni müdür sorumluların bulunması için gerekli çalışmayı başlattığını söyledi. içişleri bakanı böyle bir olayın meydana gelmesinden dolayı duyduğu üzüntüyü dile getirdi ve olayın üzerine gidileceğini müjdeledi. bak hayal kurarken bile müjdeledi yazdırdılar.

neyse şimdi bu genç, başarılı subayımız er geç suçsuzluğunu ispatlayarak dışarı çıkacak. peki sonra? bu yıllarda kaybettiği maaş, özlük hakları, terfiler geri verilecek mi? bu olay kurmay olmasını engelleyecek mi?

askeri

adamı altın kışlaya koymuşlar hani ya sivilim demiş.

kulaklarımla gördüm.

25 Ocak 2011 Salı

?

şimdi tuncay özkan la haberal milletvekilliğine adaylıklarını koysalar meclise girebilirler. dışarıdan, kesimce sevilebilecek düzgün biri başkanlığında parti kursa destanımızın adıyla anılan dava sanıklarından(ve balyoz) bazıları baraj geçilir. tüm oylar chp den gider. çoğu diyelim. neyse çok acayip olur. hani kahretse de onların içeride durması böyle bir çıkış içime siner mi bilemiyorum. belki mağrur duruşlarında değişiklik olur diye. biraz da amaca ulaşmak için saçma sapan heriflerin o partiye dahil edileceği? sikimde değil de ekonomi bir dönem dibin dibini görür tayyoya girecek sikin büyüklüğünü görünce. tayyo o başarılı konuşmalarıyla "bakın amaçları neymiş" mevzusu yapacak. ama kendi kesmine duyurabilir sesini. belki birazcık mhp. ama mhp akıllıca davranıp(asla beklemediğim şekilde) başka parti kurdurtmadan bu meseleyi çok daha kolay halde çözer falan filan. sadece bu yazıyı okudum konuyla ilgili belki bin tane yazılmıştır haberim yok, unutmayayım diye not düştüm.
ayhan bozkurt'a katılıyorum tabii ki.

16 Ocak 2011 Pazar

eğer bir masal perisi

hayat iyice anlamsızlaştı...

nahaha şaka yok yok hayat iyice acayipleşti diyecektim. bak buradan konuya bağlayabilirim gibi. yıllarca kendimi çok beğenirim geyiği yaptım*, e bu yıllarda da moda kelime ego olunca yaraklar hep ona bağladı. ya da ben öyle sandım tabi. neyse daha ufak bir elektronik alete verdiğimden kendimi, eceyi boşladım. ama yazmak istediklerim vardı aklımda, birikti, yazmam gereken şeyler karıştı birazdan tamamını göreceğim yoğun his aktarımına dönüşecek.

pek tabii ki muhteşem yazıyorum. çoğu şeyi muhteşem yapyorum fakat diğer muhteşemliklerime sonradan bakmaya utanıyorum. hele birine göstermekten köşe bucak kaçıyorum. anlamamıştı kızmıştı tabi, sanki saklıyorum gibi. şimdi yukarıyı bağlayayım hayat dedim, kafası çalışan ve tanışmadığımız bir adam okusa kıs kıs güler içinden. ben kafam çalışmadığı halde birilerinin böyle büyük kelimelerini, cümlelerini duyunca-okuyunca öyle yapıyorum çünkü. buradan da neden yazıyorum sorusunu bir kez daha sormak zorunda kalıyorum. trilyon yazar trilyon yıl sormuş, tartışmış. benimki dışında o tartışmanın. ufak, bahsetmek istediğim şeyleri havaya savurabildiğim, ama görünür olduğu için de ciddiyeti olan bir yer. bu kadarcık. yazarken eğleniyorum çünkü ilgim yazıdayken takır tukur gidiyorum, biliyorum hiçbir sikin anlaşılmaz olduğunu, ya da sığ bir yazı gibi durduğunu(haha sığ değil yani diyor yavşak-yazma sonrası okuması), ya da götten uydurma dilbilgisi kurallarının olduğunu. öyle komik oluyor ki yazarken on şeyi bir cümlede, aynı anda söyleme isteğim. bir ara konuşurken de öyleydim. işlem hızında çıktı olamıyodum konuşurken(olamazsın tabi, belki alabilirsin ama-yso). sonra bir şey oldu demek ki konuşurken aptalım artık. ne aptallaştırdı biliyoruz tabi. yazarken hala eğlenceli ama. bir yerde ilgi dağılıyor ya da söylediklerimin çok salakça durabileceğine karar veriyorum. işte öyle giden yazılara çok üzülüyorum sonra. ne olduklarını göremeyeceğim için. taslak işi de bana göre değil. yayınlanmadıysa yoktur. yayınlayacak götüm yoksa eminim kaydedecek götüm de yoktur. senin saçma bişey okuman benim saçma bişey okumamdan daha kaçındığım bir şey değil. ve hala ilgimin dağılmamasını da anormal tetikleyiciye veriyorum. dönelim "hayat" meselesine. canım kardeşim elbet o kelime hayat değil. "günlük yaşantıma zamansal(o ne amk)olarak daha genişten bakılmışı" derim dikkatle seçecek olsam kelimeleri. dikkat edecek olsam bu kelimeleri seçmem elbet. ama doğrudan böyle çevirirdim heralde. de burası öyle bir yer değil. ne demek istediğimi biliyorum, sen bilmiyorsan nasıl yapalım yani.


yazdığım bir şeyi okurken hem keyif alırım hem de utanıp, kötü bulup, daha güzel* denebilirmiş, bitsin artık yazı, bu işkence derim. yalnızken de böyle tabii ki. aynı duyguyu hissederek ilk defa bir başkasının yazısını okudum. ilk defa bir başkası yazdım, düşündüm. en güzel hikaye değil. yazar neden onu seçmiş bilemem. belki de bilirim. kesin bilemem. hikayedeki çocuk için seçilen betimlemeler ilk defa kırmadı. ilk defa gülümsetti aklından çıkan kötü düşünceler. düşünce de değil aslında, atım. kötü de olsa bir şeyin atılması belki gülümseten. dalga gülümsemesi değil. görmeyi sabırsızlıkla beklediğin kötü an. belki kötü değil de onun gibi. dün gece japon iremi manitasıyla gazi kadın caddesi mi ne öyle bi yerde görmem gibi değil. hiç alakası yok hatta bunun da bu dedikoduyu da ana blog mantığına uygun olarak söyleyeyim dedim. ana blog dedim bu benim ilgimi biraz dağıttı ama silmeden devam et yiğit.

en yukarıya, tdk sözlüğünde var mı bilmiyorum ama varsa kaldırılması gereken kelimeye, egoya geri döneyim. bir- egoyu günlük hayatınızda(yani cern'deki toplantınız haricinde falan) kullanıyorsanız götünüze koyayım. akademik yer diyince aklıma gelen ilk kelime cern olduğu için bu kötü örneği verdim yoksa cern'de de ego derseniz ağzınıza osurayım. ağza osurmak diyince de akla gelir bir sürü şey elbet. oradan da konuya girelim artık.

kendimi tabii ki beğeniyorum, benim yani sonuçta biriyle zorunlu olarak vakit geçiriyosun, sik gibi biri de olsa bi süre sonra az biraz yakın hissediyosun kendini nasıl olur da kendinden hoşlanmazsın. kendinle kucak kucağa bile dolaşmıyorsun. iç içe de değil. direk olarak kendin yani ne kadar sevmeyebilirsin onu. ama o kadar. onun dışında bir şey değil. kendimin dışında en sevdiğime bile salak salak konuşabiliyor, salak salak davranabiliyor(ağza osuruk burada giriyor), acımasızca eleştirebiliyorsam daha fenasını kendime yapıyorum. en fazla kendimle dalga geçiyorum, en fazla kendimi salak buluyorum. kimse yaptığım şeyle benden önce dalga geçemez, kesin bir tur binmişimdir yapar yapmaz, olur olmaz. bak burası da ilginin tamamen dağıldığı, yukarının saçma ve gereksiz bulunduğu yer. ama deneysele girsin bu devam edelim.

yok olamadı. diyecekler madde madde gelsin, kolay olsun.

  • izmir güzel şehir. valla bak güzel şehir. hani yaşanabilir. rahat yaşanır. otoyollardaki tabelaların sorumlusu hariç her şey güzel. ama istanbul'un adı bile siker atar buranın kaldırımını toprağını. tabii ki mesele şehir değil. yoksa her yer şehir.
  • bu aralar kerkük türkmenlerini çok düşünüyorum. abdurrahman kızılay sağolsun çok güzel anlatıyor. kerkük Türkmeninin anlayabildiğim, üzen derdini "her gelen benzin sorar, bilmez kalbimde ne var"dan daha iyi anlatılabileceğini sanmıyorum. Atatürk hariç bir siyasetçinin kerkük davasına eğilmemesi de Türkçülüğün ayıbıdır. hani anasını siktiğiminin karşı olduğu o güzel türkçülük, hani o senin bu yazıyı okuyup anlayabilmeni sağlayan, uğrunda yüzbinlerce delikanlının hayatını verdiği yüce Türkçülük. dağlar dağlar yar yaman dağlar...
  • izmir'de değil de eskişehir'de olsaydım es es subayı diyip diyip gülerdim, diyip diyip gülerdim. olmadığım halde gülüyorum bazen. içimden gülüyorum ama. hatırlayamadım şimdi biri bunun da artistlik olduğunu söylemişti de siz her şeye dışınızdan mı gülüyosunuz? üşenmiyo musunuz mona rıza?
  • yastığımı ayak kısmına alıp uyuyarak hayatımda büyük bir fark, büyük bir heyecan yaratıyorum.
  • Leman'ın 1000. sayısı çıktı. alın derim. çok güzel olmuş. okumadım ama çok güzel olmuş. 1000. sayı. binlerce güzel etkileyişe sebep olan derginin bininci sayısı.
  • valla aklın yolu bir. bu ülkeden kürtçülük kökünden silinmelidir, kazınmalıdır. en ufak bir parça bırakılmayacak kadar dikkatle yapılmalıdır bu(hop atlayın hemen). kürtçülükle türkçülüğün hiçbir benzer tarafı yoktur. Türk, ülkemizin kurucusu Atatürk'ün de dediği gibi millet adıdır. bu ülkeyi kuran halka Türk Milleti denir.
  • sonunda ericsson. sony ericsson. ve android tabii ki.
  • "vayy abi polatın telefonu di mi bu" dedi telefon aksesuarcısı. önce anlamadım da sonra bilmiyorum dedim. bilmiyorum da.
  • sony'ye olan aşkımı anlatmama gerek yok da pileysteyşına bir türlü ısınamadım. porteybıl olanı can. yani yılımıza yakışmıyor sonicim ama nintendo da değil yani. telefona rom atmak için gittiğim(ama attırmadığım) teknik servisin yanındaki dükkandaki termosifon kutusunda yazan yazı gibi(tamlamana sokiym):en iyisi değil ama daha iyisi yok. heh bir soni daha oldu mutlu olduk. telefon diyince aklıma bir tek erikson geliyordu zaten. nokya senden kötüsünü görmedim. konuysa xbox 360. kinect olmadı belli, gelişir o da belli. o yüzden pleysteyşın değil de 360.
  • anlamamış gibi yapıyorum ve devam etmek istiyorum.
  • yatma saatim geçti, geçiyor.
  • the switch-siktiriboktan
  • dı soşıl netvörk-çok siktiriboktan
  • dı amerikın-çok siktiriboktan
  • Despicable Me-çok güzel
  • grown ups-adam sandler
  • 50 First Dates-çok adam sandler
  • death race 2- death race
  • Dinner For Schmucks-yeeaani. adam sandler/3
  • Easy A-bu film olmuş. her açıdan olmuş. fena değil.
  • Dexter-can.
  • yazsa da okusak. tam orta içime kaynar yağ dökse de eline sağlık desem içimden. öyle özlenmiş ki. yazı böyleyse sesi nasıldır..kim bilir.. dışımdan diyecekleri çoktan yedik. afiyet olsun.
  • şarkı olarak da ares keşfimden sonra gelen tesadüf murat kekilli- bu gece aklıma gelmeyecektin madem..
*lara yazılacaktı da üşenildi çok. doğru tahmin edenlere benden bir bardak çay(ordu evinde).

11 Ocak 2011 Salı

kerkük

As.İz.

Kaderde asiz olmak da varmış. İzmir'deki asker kaçakları açık adreslerini bana ulaştırırlarsa büyük kolaylık olur.

not: bi de memet şu pembe teskerenin bir kopyasını yolla da bakalım gerçek mi bizi mi yiyosun.

not2: 2. bi de beni artık sadece ben tutuklayabilirim. nohoho.

5 Ocak 2011 Çarşamba

açıklama

bak aşağılarda sindirmeli bir ev ilanı yazım var. o yazının tırnak içinde olan kısmı bir ilan sitesinden kopyala yapıştır edilmiştir. tabii ki benim değildir o ilan. ilandaki manyaklığı göstermek için buraya yazılmıştır.

3 Ocak 2011 Pazartesi

program fayls

Microsoft Office
DEAMON TOOLS Lite
Vlc
Bs Player Free
Notepad++
Adobe CS X Master Collection
Firefox
Internet Explorer
uTorrent
CuteFTP Professional
Winrar
Ms Silverlight
XAMPP for Windows
Winamp

2 Ocak 2011 Pazar

sıralı

aşağıdakini yazdığımdan beri bir mutluluk var. hedef koymak biraz yardımcı oluyor. saklamaya gerenk yok. doğum günü hediyesi aradım kendime forum bornova'da(forum istanbuldan önce açılmış) saatlerce. bi bok bulamadım ben de teselli hediyesi olarak kablosuz maus aldım. kesmedi tabi. dedim ki yiit zamanıdır artık. git beyrut'a. siktiğimin karısının buz gibi hostelinde de kalma. git güzel bir otele yerleş, son gittiğinden 10 kat güzel beyrut'un(savaş yeni bitmişti) tadını çıkar. he bak bu motive edecek bir şey. sonra etrafımda bir sürü memur var tüp taktır tüp taktır diyolar. hani aklıma yatar gibi. ordan da dedim ki otomobil uçup gitsin o zaman. yavaş yavaş sindire sindire, hafif suriye bol lübnan. he bu da iyi. bunda karar kılmıştım. tarih düşündüm kış mı yaz mı? yani kışını çok sevdim yazın her yer turist kaynayacak. ama kışın çıkmak da sorun olacaktı yurt dışı izni alıcan ankara'dan falan. hmm bilememiştim.

gecenin bir yarısı volvo'm çekti şunu gördüm.


yeni c70. dedim evet hediye budur. nasıl olsa büyük ikramiye bana çıkacak alıp bunla giderim beyrut'uma. farkettiğiniz üzre çıkmadı. bir sürü kredi hesaplaması yaptım, adım oktay olmadığı sürece yakın zamanda(1-2 gün) bu aslan parçasına sahip olma ihtimalim yok. hmm galiba sıralı otogaz güzel bir şey.